Sansür direnci, kullanıcının bir platform veya ağa katılmasını kimsenin engelleyemeyeceği fikri üzerine kurulmuştur.
Sansür direnci, kullanıcının bir platform veya ağa katılmasını kimsenin engelleyemeyeceği fikri üzerine kurulmuştur.
Blockchain sistemlerinde sansür direnci,
ağı yöneten düzenlemelerin kullanıcılar tarafından eşit biçimde belirlenerek takip edildiğini ve kişisel menfaatler uğruna değiştirilemeyeceğini garanti eder.
Sansüre dirençli bir blockchain, ağ içindeki tüm işlemlerin müdahalelere karşı korunmasını sağlar ve
değiştirilemez hale getirir. Tamamlanan işlemler, ağ üzerindeki tüm düğümlere (
node) dağıtılır ve değiştirilmesi neredeyse imkansız hale gelir. Bu özellik ilk olarak
Bitcoin tarafından uygulandı. Ancak o zamandan bu yana çeşitli kripto projeleri tarafından farklı şekillerde uygulandı.
İlginç bir şekilde sansür direnci,
merkeziyetsiz finans (DeFi) uygulamaları için özellikle yararlı oldu. Zira geleneksel finans ürünlerinde birçok giriş engeli bulunur. Öyle ki, aracılar belirli türlerdeki yatırımcılara erişim engeli koyarken işlemlere müdahalede bile bulunabilirler. Geleneksel finansın sansüre dayanıklı versiyonunu sunan DeFi, hem daha yüksek risk hem de daha yüksek getiri sunar.
Pek çok
blockchain destekçisi, dağıtık sistemleri mevcut geleneksel finanstaki baskıdan kurtulmanın yolu olarak görür. Son yıllarda medya organları da,
dağıtık defter teknolojilerinin (DLT) kullanılmasını savunmaya başladı. Pek çok gazeteci, büyük ölçekli kuruluşlar ve sosyal medya şirketlerinin uyguladığı sansürle karşı karşıya kalıyor. Dolayısıyla
Steem,
Subsocial ve benzeri merkeziyetsiz sosyal ağlar sansüre karşı çözüm sunan alternatifler halini aldı.
Herhangi bir blockchain ağını sansürlemek son derece zor, ancak imkansız değil. Bu senaryo
%51 Saldırısı yoluyla gerçekleşebilir. Ancak bu tür saldırıları gerçekleştirmenin maliyeti çok yüksek olduğundan etkileri de geçici olacaktır. Haliyle saldırganlar açısından çok da cazip değildir.