CoinMarketCap Academy, kripto para ödünç vererek nasıl pasif gelir elde edebileceğinizi detaylarıyla anlatıyor.
Sistemin çalışma mantığı borç verenlerin varlıklarını kredi havuzlarına aktarmaları kadar basit. Borçlanmak isteyenler teminat göstererek ilgili havuzdan kredi çekebiliyor. Borç alanın ödediği faiz, krediyi sunan kullanıcıya gidiyor. Bu sayede işlem, hem borç veren hem de alan için kârlı hale geliyor.
Düz mantık yapıldığında, kredi havuzundan ne kadar çok varlık ödünç alınırsa, borç verenlerin alacağı faiz de o kadar yüksek olacak diye düşünülecektir. Doğruyu söylemek gerekirse, bu durum piyasanın o anda nasıl performans gösterdiğine bağlı. Borç verenlerin kredi havuzlarına katılarak elde edecekleri faiz miktarı, kullanım oranı (utilization ratio) üzerinden belirleniyor.
Dolayısıyla elindeki varlıkları borç verme havuzuna sunan kullanıcıların alabileceği faiz oranını etkileyen birden fazla faktör bulunuyor. Peki, nasıl çalışıyor? Faiz oranının değişimi hangi koşullara bağlı? Borç verme, kripto para sektöründe de kârlı bir pasif gelir stratejisi mi?
Bunları ve bunlara benzer birçok soruyu yazının devamında cevaplayacağız.
Join us in showcasing the cryptocurrency revolution, one newsletter at a time. Subscribe now to get daily news and market updates right to your inbox, along with our millions of other subscribers (that’s right, millions love us!) — what are you waiting for?
Kredi Havuzları Nasıl Çalışıyor?
Kredi havuzlarının nasıl çalıştığı konusuna, yazının başında kısaca değinmiştik.
Kredi Verme Sistemi Nasıl Çalışıyor?
Borçlanma Sistemi Nasıl Çalışıyor?
Kullanım Oranları ve Çalışma Şekilleri
Borç veren, alan ve tasfiye işlemini gerçekleştirenler arasındaki bu dinamik, piyasa koşulları ne olursa olsun borç verme havuzlarının işlemleri destekleyebilmesini sağlıyor. Kredi isteyenlerin borç alabilmesi için her zaman yeterli likiditenin bulunması ve borç verenlerin fonlarını havuza tedarik etmesi için mevcutta her zaman yeterli borçlunun olmasını sağlayan özel bir formül kullanılıyor. Bu formül basitçe şöyle yazılabilir:
Kullanım Oranı = Ödünç alınan Sermaye / Toplam Sermaye
Burada bahsi geçen kullanım oranı, LP'nin nasıl işleme alındığını ifade ediyor. Ödünç alınan sermayenin toplam miktarı mevcut toplam sermayeyi aşarsa kullanım oranı 1 değerinin üzerine çıkıyor. Dolayısıyla yeni kredi talebi yapanların ödünç alacakları kadar likidite bulunmuyor.
Bununla birlikte, ödünç alınan sermaye 0 ise, yani LP'de herhangi bir borçlanma gerçekleşmiyorsa, o zaman kullanım oranı da 0'a inecek ve borç verenlerin yeni sermaye yatırmaları neredeyse imkansız hale gelecek. Bir düşünün, eğer hiç borç alan yoksa, o zaman borç verenin havuza sermaye yatırmasının ne anlamı var?
Peki, bu dinamikler neden böylesine önemli? Önemli, çünkü borç verenin varlıklarını yatırması için, LP'nin varlıklarından sağlıklı getiriler elde etmelerini sağlayacak ölçüde kullanım miktarına ulaşması gerekli. Aksi halde, anlamlı getiri elde etmedikleri için kilitledikleri sermayelerini çekebilirler.
Yatırılan sermayeye karşılık alınan faiz oranı piyasa koşullarına göre değişiyor. Ödünç alınan varlıklar için piyasada yüksek talep varsa, kullanım oranının sabit kalmasını sağlamak adına bu oranlar artırılıyor.
Öte yandan, piyasadaki borçlanma miktarı düşükse, borçlanmayı teşvik etmek adına faiz oranları aşağı çekiliyor. İlk örnekte borç veren sunduğu kredi sermayesi üzerinden daha fazla faiz kazanırken, ikinci örnekte daha az kazanacak anlamı çıkıyor.
Borç ve Kredi Protokolleri Üzerinden Para Kazanabilir miyim?
Kredi protokolleri, bir kenarda boş yere duran atıl sermayeyi borç verme platformuna kolayca aktarıp çalıştırmaya ve faiz kazanmaya olanak tanıyor. Ayrıca, tahakkuk eden değer üzerinden belirlenen yönetişim tokenlerinden alma hakkı da sunuyorlar. Tüm bunlara rağmen, likidite sağlayarak elde edilecek faiz, piyasanın nasıl performans gösterdiğine bağlı. En büyük kredi protokolleri, kripto para alanında çok uzun süredir kullanıldığı için pasif getiri elde etme konusunda oldukça güvenilirler.
Yield Farming LP Tokenleri
Borç Vererek Ne Kadar Para Kazanabilirim?
Aave ve Compound protokolleri üzerinden ödünç para verildiğinde elde edilen APY örnekleri:
Diğer zincirler üzerinde de benzer kredi protokolleri mevcut. Bununla birlikte, Ethereum tüm bu protokollerin en büyük pazarını temsil ettiği için, Ethereum ile borç verildiğinde sabit oranda APY elde etme olasılığı daha yüksek. Borç olarak verilen sermaye ile kazanılacak kâr piyasa koşullarına bağlı biçimde değişiyor. Her protokolde, APY değerleri aşağı yukarı aynı seviyede olduğundan kullanıcı, kendisi adına en iyi platform hangisiyse onu seçebiliyor.
Compound Üzerinde Nasıl Borç Verilir?
Yazının bu kısmında, farklı protokoller arasında borç verme işlemlerinin nasıl gerçekleştiğini hızlı şekilde gözden geçireceğiz. Asıl olarak Ethereum'a odaklanacağız, ancak detaylandırmak adına Aave ve Compound protokollerine de değineceğiz. Eğer bu platformların arayüzlerine göz gezdirme imkanı yakaladıysanız, rahat kullanıcı arabirimi sunduklarını ve kredi vermeyi kolaylaştırdıklarını fark etmişsinizdir.
Cüzdanınızı etkinleştirdikten sonra varlıklarınızı havuza aktarabileceksiniz. Varlık transferinin gerçekleşmesinin ardından, havuzdaki aktif pozisyonlarınızı sayfanın üst kısmında görmeye başlayacaksınız.
Cüzdana erişim sağlandığında (bizim örneğimizde MetaMask kullanılıyor), LP tokenlerini görebileceksiniz (bizim işlemimizde bu tokenler cUSDT).
Aave protokolünde kredi verme süreci de bu işlemin neredeyse aynısı.
Aave Üzerinde Nasıl Borç Verilir?
İşlem onaylandıktan sonra, cüzdanınızda "aToken"ler (bizim örneğimizde aUSDT) görülmeye başlanacak. Ayrıca mevcut pozisyonunuz ve kazandığınız APY bilgisi de sayfanın üst kısmında yer alacak.
Varlıklarınızı bu protokollerden birine, hatta dilerseniz her ikisine ödünç olarak verdikten sonra, zaman geçtikçe bu varlıklar üzerinden faiz almaya başlayacaksınız. Piyasa kendi döngüsü içinde hareket ederken, APY değeri piyasanın gerçekte nasıl performans gösterdiğine bağlı olarak yükselip alçalabiliyor.
Şimdi gelelim asıl soruya: Kredi protokollerine varlıklarınızı kilitlemeniz karşılığında aldığınız tokenlerle (Compound örneğinde cToken ve Aave örneğinde aToken) ne yapabilirsiniz? Getirilerini birleştirmek isteyen kullanıcılar, daha fazla gelir elde etmek için, ellerine geçen türev tokenleri farklı alanlarda kullanmanın yollarını bulmalı. Şimdi gelin, bu konuda kullanabilecek stratejileri masaya yatıralım.
Kredi Protokollerindeki LP Tokenler Nasıl Kullanılır?
Türev LP tokenleri, tıpkı ödünç verilen temel tokenler gibi çalışıyor. Gerçek tokenlerden farklılıkları, zamanla değer tahakkuk etmeleri ve fiyat artışı yakalamalarında ortaya çıkıyor. Bu tokenleri kullanmak için izlenebilecek birkaç farklı yol var.
Compound Üzerinde LP Tokenleri Döngüye Alma
Bu teknik, yazının önceki bölümlerinde bahsettiğimiz "birleştirilebilirlik" özelliği sayesinde mümkün oluyor. Birleştirilebilirlik; protokolün verdiği tokeni, başka bir protokolde ana varlık olarak kullanarak paralardan Lego oluşturmayı sağlıyor. Bu para Legoları, zaman içinde pasif gelirleri artırmayı sağlıyor.
Şimdi bir düşünelim: bu işlemi üç kez tekrarlarsam, varlıklarımı bir kez yatırdığımda elde ettiğim getirinin 6 katını kaldıraç kullanarak kazanmış olurum. Ancak, gerek işleme başlarken gerekse bu stratejiden çıkarken ödenecek Gas ücretlerini göz önünde bulundurmak lazım. Bunun için düşük maliyetli zincir veya ikinci katman çözümler daha uygun olabilir.
Curve Üzerinde LP Token Tedariği Sağlama
Curve protokolüne likidite sağlandığında CRV token alınıyor. Bu CRV tokenleri, geliri artırmak adına Curve üzerinde farklı biçimlerde kullanmak mümkün. Yöntemlerden biri, veCRV sahiplerine giden işlem ücretlerinin bir kısmını (an itibarıyla bu oran yüzde 50) almak için CRV tokenleri stake etmek (kilitlemek).
CRV tokenlerini protokole kilitleyen kullanıcılar, işlemleri karşılığında veCRV token alıyor. Kazanılan bu veCRV tokenler, CRV ödüllerini artırmaya yarıyor. Üstelik, veCRV tokenleri vasıtasıyla Curve platformunun yönetim kararlarına dahil olmak mümkün. Kullanıcı, cToken veya aToken birikimlerini Curve protokolüne aktardığında, standart olarak elde ettiği gelire ek olarak farklı varlıklara erişebiliyor ve temelde elde ettiği pasif geliri, türev varlıkların geliri ile birleştirme olanağına kavuşuyor.
Varlıkları bu protokollere koymak, pasif gelir stratejisinin garanti olduğu yöntemlere kıyasla piyasaya daha fazla aktif katılım gerektiriyor. Curve üzerindeki mevcut pozisyonları düzenli olarak takip etmek lazım. Ayrıca bu strateji, piyasada geçmişi olan ve genellikle daha deneyimli DeFi kullanıcıları tarafından uygulanıyor. Borç verme yoluyla sadece pasif gelir elde etmek isteyen biriyseniz, bu çok katmanlı stratejileri uygulamak zorunda değilsiniz.
Kredi Protokollerini Kullanmanın Riskli Yanları
Borç verme protokolleri, DeFi ekosisteminin bel kemiğini oluşturuyor. AMM sistemleriyle birlikte, tüm ekosistemi destekleyecek gerekli likiditeyi sağlama görevini üstleniyorlar. Borç verenlerin, ilgili platformlara aktardıkları varlıkları karşılığında aldıkları türev tokenler, farklı protokollerde kullanılıyor.
Birleştirilebilme Riski
Çalışma şekli nedeniyle doğabilecek birleştirilebilirlik risklerini hayal etmek zor değil. Eğer, ana katman protokolleri herhangi bir nedenle çökerse ve varlıkların bir kısmı etkilenirse, o zaman bu varlıkların kullanıldığı tüm platformlar da etkilenir ve bu durum tüm ekosistem için oldukça riskli hal alır.
Ancak birleştirilebilirlik, DeFi ekosisteminde göze alınan bir risk. Bazı protokoller bu riske karşı korunma yolları geliştirmiş olsa da, tüm ekosistemin çökmesine neden olacak büyüklükte bir vaka yaşanmadı.
APY Riski
Buna ek olarak APY riski de söz konusu. Peki, APY riski ne? Herhangi bir ödünç verme ve alma platformundaki kullanım oranının, ödünç alınan sermaye miktarı üzerinden hesaplandığını biliyoruz. Ödünç alınan bu sermaye miktarı, piyasa koşullarına bağlı biçimde değişebilir. Piyasada fiyatlar aniden düşüşe geçerse ve ayı piyasasına girilirse, ödünç alınan sermaye miktarının hacmen azalması olası. Haliyle borçlanmaların sürmesi için teşvik amaçlı faiz oranları düşürülecek. Bu da borç verenlerin sundukları varlıklar karşılığında bekledikleri APY değerlerini etkileyecek.
Diğer taraftan, piyasanın aniden yükselmeye başladığı senaryosunu ele alalım. Bu durum gerçekleştiğinde daha fazla kullanıcı piyasaya girecek ve fırsat kovalayanlar kaldıraç kullanabilmek için token ödünç almaya başlayacak. Varlıklar ödünç alındıkça kullanım oranı da artacak ve sonunda kapasite yüzde 100'e ulaşma riskiyle karşı karşıya kalacak. Yüzde 100 kullanım, banka yığılması adı verilen faciaya yol açabilir. Şöyle düşünün: eğer borç verme havuzundaki mevcut sermayenin tamamı ödünç alınırsa, borç verenler sermayelerini hiçbir zaman geri çekemez. Bu durumdan kaçınmak adına, borç alanların havuzlardan borç almaya devam etmesinler diye faiz oranları artırılıyor. Faiz oranındaki bu dengeyi akıllı sözleşme sağlıyor ve süreç dinamik biçimde işliyor.
Buradaki APY riski, esas olarak değişen piyasa koşullarından kaynaklanan riski temsil ediyor. Ancak faiz oranı, fiyat oynaklığı bulunan piyasaya tepki vererek dalgalanmaya başladığında işler kötüye gitmeye başlayabilir.
Tasfiye Riski
Üçüncü ve muhtemelen en endişe verici risk kalemi ise tasfiye. Likidasyon olarak da adlandırılabilen tasfiye, yatırılan teminatın değeri, arz edildiği zamandaki değerinin altına indiğinde yaşanıyor. Konunun daha iyi biçimde anlaşılması için bir örnek verelim. Kredi almak için teminat olarak 50 ETH yatırıldığını varsayalım. Birkaç gün sonra piyasanın düşüş sürecine girdiğini ve ETH değerinin de yüzde 3 kaybettiğini düşünelim. Bu durumda teminat tutarı 48,5 ETH seviyesine düşecek demektir. Teminatın azaldığına göre, ödünç alınan kredi miktarı doğru olacak mı? Genellikle hayır.
Borç verme ve alma protokolleri üzerinden kredi alındığında, genellikle aşırı teminatlandırma kuralı uygulanır. Yani almak istenilen krediden daha fazla teminat yatırmak gerekir. Bu sistem, tasfiye örneklerinin sıklıkla yaşanmaması için uygulanıyor. Öte yandan, kripto para piyasasında yüksek fiyat oynaklığı görüldüğünden aşırı teminat uygulanmasına rağmen nadir de olsa tasfiye yaşanabiliyor. Bunun nasıl gerçekleşebileceğini bir örnekle inceleyelim.
Yukarıda verdiğimiz örnek üzerinden devam etmek gerekirse, diyelim ki piyasada çok keskin düşüş yaşanarak ETH yüzde 48 değer kaybetti ve teminat da başlangıçtaki değerinin yüzde 50'den aşağısına indi. Borçlanan kişinin ne aldığı krediyi geri ödeyebildiğini, ne de daha fazla ETH yatırımı yapabildiğini, haliyle başlangıç teminatını geri alamadığını varsayalım. Böyle durumda, kullanıcının kredi almak için yatırdığı teminat varlığı, piyasadaki fiyatın altındaki seviyeden satın alınarak tasfiye gerçekleşecektir. Dahası, bu senaryoda borç verenler de sermayelerini kurtarmak için çıkış yapmak isteyecektir. Tüm bu yaşananların ardından borç verme ve alma işlemleri 0 seviyesine kadar düşebilir. Bir başka deyişle borçlananların da borç verenlerin de piyasaya katılmak istemeyeceği bir senaryo ortaya çıkacaktır.
Son Düşünceler
Kredi havuzları, DeFi ekosisteminde pasif gelir elde etmenin en iyi yollarından biri olarak biliniyor. Birikimleri Compound veya Aave gibi saygın bir havuza yatırmak, piyasada yaşanan fiyat dalgalanmaları dışında istikrarlı getiri elde etme olanağı sunar. Aynı zamanda getirileri birleştirmek için farklı protokoller üzerinden türev tokenler kullanmak da mümkün.